Web Günlüğü

2024 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2024 2024 yılında bilim ve teknoloji alanında yaşanan önemli gelişmelerin özeti.

Logitech Müşteri Desteği

LogitechBundan yaklaşık 5 - 6 yıl önce belki daha fazla da olabilir, Logitech markasının F710 model numaralı oyun kolunu (gamepad) satın almıştım. Her ne kadar yılların vermiş olduğu eskime, yıpranma olsa da halen ara sıra FIFA veya PES gibi futbol oyunlarını oynamaya devam ediyordum, derken bir gün gamepadi oğlum tarafından dağıltılmış halde buldum.

Dijital Bahçe

Dijital Bahçe Web’de, özellikle de yabancı bloglarda Dijital Bahçe (Digital Garden) terimi çok karşıma çıkıyordu. Nedir, ne değildir biraz bu konu hakkında araştırma yaparken aslında yeni bir terim olmadığını, fakat Türkiye’de veya Türkçe kaynaklarda bu konuya değinilmediğini gördüm. Yazıyı hazırlarken tekrar bir Türkçe kaynaklara bakayım derken Yalçın Arsan’a ait blogda bu içerik denk geldi : yalcinarsan.com/blog/2024/02/01/kisisel-bilgi-yonetimi-bulten-17-dijital-bahce/

2023 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2023 2023 yılı, bilim, teknoloji, web, internet ve inovasyon alanlarında önemli gelişmelere sahne olmuştur. Yazının devam kısmında, bu yılın öne çıkan bazı gelişmelerini bulabilirsiniz.

Aile

Aile Bu hafta, yıllar sonra 3 erkek kardeş nihayet bir araya gelebildik. Hepimiz ayrı şehirlerde yaşadığımızdan uzun yıllar düğün, cenaze harici bir araya gelemiyorduk.

Umut

Umut Merhaba. Her ne kadar kafamda hep bir yazma isteği oluşsa da eskisi gibi bilgisayarla çok fazla zaman geçiremiyorum. Bilgisayarın başına oturma fırsatı bulduğum zamanlarda ise kafamdakileri bir türlü yazıya geçiremiyorum.

2022 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2022 2022 yılı, bilim, teknoloji, web, internet ve inovasyon alanlarında önemli gelişmelere sahne olmuştur. Yazının devam kısmında, bu yılın öne çıkan bazı gelişmelerini bulabilirsiniz.

Huawei Watch GT2 Akıllı Saat İncelemesi

Huawei Watch GT2
2017’de düşürüp kaybettiğim Xiaomi bileklik ten uzun bir zaman sonra tekrar bir akıllı saat/bileklik alma düşüncem vardı. Düşündüğüm fiyat/özellik segmentinde 2-3 marka/model vardı. Sesli görüşme özelliği olan, tasarım ve detaylı diğer araştırmalarım sonucunda Huawei Watch GT2 modelinde karar kıldım. Bunun sonucunda gözlemlediklerim ve kendi yorumlarımrımla bir inceleme yazısı hazırladım.

2021 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2021 2021 yılında bilim ve teknoloji anlamında bir çok gelişme ve inovasyon ve yenilikler meydana geldi. İşte sağdan soldan derleyip topladığım bilim ve teknoloji gelişmeleri özeti.

2020 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2020 2020 yılının en büyük felaketi, COVID-19 pandemisi olarak kabul edilebilir. Dünya çapında milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine ve sağlık sistemlerinin çökmesine neden oldu. COVID-19, ekonomik durgunluk, seyahat kısıtlamaları, işsizlik artışı ve günlük yaşamda büyük değişikliklere yol açarak küresel bir kriz haline geldi. Bu sebeple bilim ve teknoloji anlamında her ne kadar bir duraklama olsa da yine bazı önemli bilimsel ve teknoloji anlamında gelişmeler meydana geldi.

2019 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2019 2019 yılında da insanlığa büyük faydalar sağlayabilecek bilimsel keşifler, teknolojik ve tıbbi yeniliklerle geçti. İşte bu alanlardaki keşif ve yenilikleri derleyip paylaştığım bu yılın son yazısı.

2018 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2018 2018 yılında da insanlığa büyük faydalar sağlayabilecek bilimsel keşifler, teknolojik ve tıbbi yeniliklerle geçti. İşte bu alanlardaki keşif ve yenilikleri derleyip paylaştığım bu yılın son yazısı.

2017 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2017 Bilimsel keşifler, sadece evrenin sırlarını anlamamızı değil, aynı zamanda teknolojik ve tıbbi yeniliklerle yaşam kalitemizi de artırmayı amaçlıyor. Teknoloji alanında özellikle yapay zeka, yenilenebilir enerji, otonom sistemler ve akıllı şehirler gibi alanlardaki ilerlemeler, geleceğin teknolojilerini şekillendiren temel unsurlar haline geldi.

2016 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2016 Bilimsel keşiflerin 2016 yılında ne kadar geniş bir yelpazede ilerlediğini ve bu ilerlemelerin insanlık üzerinde uzun vadeli etkiler yaratabileceğini göstermektedir. 2016 yılının teknoloji açısından da hem yenilikçi ürünlere hem de çığır açıcı konseptlere sahne olduğunu gösteriyor. Teknoloji dünyası, hem günlük yaşamımızı dönüştüren hem de geleceğe dair heyecan veren projelerle dolup taşan bir yıl geçirdi. 2016 yılında, bilim ve teknoloji alanında yaşanan önemli gelişmeleri farklı kaynaklardan derleyerek yine özet bir şekilde paylaşıyorum.

2015 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2015 2015 yılında, bilim ve teknoloji alanında yaşanan önemli gelişmeleri farklı kaynaklardan derleyerek yine özet bir şekilde paylaşıyorum.

2014 Bilim ve Teknoloji Alanındaki Gelişmeler

2014 2014 yılında, bilim ve teknoloji alanindaki önemli gelişmeleri farklı kaynaklardan derleyerek özetledim.

Tamindir'den Gelen Hediyelerim

Tamindir'in 10.yılı, yeni logosu ve hediyeleri
Türkiye'nin en önemli teknoloji ve program indirme sitelerinden biri olan Tamindir 10.yılı dolayısı ile 200 takipçisine resimde görüldüğü gibi nacizene hediyeler göndereceğini açıklamıştı. Dün gelen kargo sayesinde hediye verilen 200 kişi arasında benim de olduğumu öğrenmiş oldum. Kendilerine bu hediyeler için teşekkür ediyor, yenilenen logosunun uğur getirmesini ve nice 10 yıllar daha büyüyerek devam etmesini diliyorum.

2013 Bilim ve Teknoloji Gelişmeleri Özeti

2013 2013 yılı, bilim, teknoloji, web, internet ve inovasyon alanlarında önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmuştur. Aşağıda, bu yılın her ayına ait bazı önemli olayları özet başlıklar şeklinde paylaştım.

Blogger Android Uygulaması

Blogger v2.0 Android Uygulaması
Google'ın yıllar önce çıkarttığı blogger android uygulaması'nı nihayet kullanabilme fırsatı buldum. Nihayet diyorum çünkü ilk sürümünün çıktığı zamandan beri blogger uygulaması Android Market'te veya yeni adıyla Google Play'de Türkiye'den erişime kapalıydı yani indirilemiyordu. Tabi ben uzun zaman önce uygulamanın eski bir sürümünü başka bir kaynaktan apk dosyasını indirip kurmuştum ancak kısa bir süre görme fırsatım olmuştu.


Bugün uygulamanın halen Türkiye'den engelli mi olduğunu öğrenmek için bir bakayım dedim. Bilgisayar üzerinden Google'da blogger android diye arama yapıp Google Play'e eriştiğimde uygulama görselinin yanında yükleme butonun aktif olduğunu gördüm ve hemen bilgisayar üzerinden Yükle butonuna tıklayıp telefonuma kurulumunu yaptım. Ancak şöyle bir durum var ki telefon üzerinden Google Play uygulamasına veya bilgisayar üzerinden direkt olarak Google Play'e erişildiğinde ve blogger diye arama yapıldığında Google 'ın resmi blogger uygulaması sonuçlarda çıkmıyor diğer üçüncü parti blogger uygulamaları listeleniyor. Blogger uygulamasına ulaşmak için tek yapılması gereken google'ı açıp blogger android diye arama yapmak veya buraya tıklamak. Uygulamanın Google Play'de arama yapılarak bulunamaması sorunu acaba Google Play'den kaynaklanan bir sorun mu yoksa uygulama halen erişime kapalı ve ben yanlışlıkla mı indirdim anlayamadım.

Uygulama genel olarak basit ve kullanışlı olsa da halen bir çok eksiği bulunmakta. Blogger'ın ücretsiz bir hizmet olması ve herhangi bir getirisinin olmaması dolayısıyla Google tarafından pekte önemsenmiyor. Öyle ki uygulamanın en son güncellemesinin üzerinden yarım yıl geçmiş. (Son Güncellenme Tarihi 14 Kasım 2012)

Blogger'ın android uygulamasının genel özellikleri yazı gönderme (yazıya fotoğraf ve etiket ekleyebilme), yazı düzenleme ve silme, blog'u ve oluşturulan yazıları canlı olarak ön izleyebilme, yazıları sosyal ağlarda paylaşabilme gibi standart özellikler mevcut. Çok fonksiyonel bir uygulama olmamasına rağmen işi sadece yazı yazmak olanlar için ideal. Uygulamayı rahat kullanabilmek ve pratik bir şekilde yazı hazırlayabilmek için büyük boyutlarda telefona sahip olunması gerekiyor ki 4.0 inçlik ekran boyutuna sahip Motorola Motoluxe modeli telefonumda bile yazı yazarken zorluk çektim ve devamını bilgisayar üzerinden yazmak zorunda kaldım.

Uygulamanın benim gördüğüm en büyük eksikliklerinden bir tanesi yorum yönetiminin olmaması oldu. Ayrıca diğer eksik olarak gördüğüm özellikler ise sayfalar, genel ayarlar, yazılarda kalıcı bağlantıları düzenleyememe yazıları programlayamama (tarih atayıp ileri bir tarihte yayınlayamama), istatistikler ve adsense gibi önemli gördüğüm yerler ilerleyen zamanlarda eklenir mi belirsiz ama en azından yorum yönetimi bir an önce eklenirse iyi olur ki zaten uygulamanın en fazla kolaylık sağlayacağı ve faydalı olacağı özelliği yorum yönetimi olur.

Google Play Uygulama Adresi : Blogger v2.0 Android Uygulaması

Blogger Android Uygulaması'nın Telefonumdan Aldığım Görseller :

Blogger Giriş Ekranı Blogger Ana İşlemler Menüsü
Blogger Yazı Oluşturma ve Yayınlama Blogger Yazılar
Güncelleme 2 Aralık 2013, Pazartesi
Uygulamayı mağazadan indiremeyenler alttaki linkten blogger android uygulamasının son sürümü 2.1.1 apk dosyasını indirip kullanabilirler.
Blogger Android Uygulaması Apk Dosyası İndir

Güncelleme 20 Ekim 2019 Pazar
Blogger'ın Android uygulaması uzun bir aradan sonra 14 Ekim itibariyle 3.0.1 sürümüne güncellenmiş. Güncelleme ile birlikte uygulama tasarımı tamamen değişmiş durumda. Fakat bunun dışında hiçbir geliştirme ve ekleme yok. Uygulamada sadece yayın oluşturup düzenlemenin dışında Yorumlar, İstatistik, Ayarlar vb gibi sayfalar halen bulunmamakta. Uygulama Google Play'den direkt olarak indirilebiliyor.

Yeni uygulamaya ait görseller :

Bahar Mevsimi Yüksek Kaliteli HD Masaüstü Duvar Kağıtları

Kışın bittiği havaların ısınmaya başladığı ağaçların çiçek açtığı bahar mevsimi yine geldi. Bununla birlikte artık bilgisayarlarımızın masaüstü arka planlarını, duvar kağıtlarını içimizi açacak ruhumuzu ferahlatacak bahar mevsimi duvar kağıtlarıyla değiştirmemizin vakti de geldi. Google vesilesi ile özenerek seçmiş olduğum 8 adet iç açıcı çiçekli ağaçlı masaüstü duvar kağıtlarını gönlünüze göre indirip kullanabilirsiniz. Resimlerin çözünürlükleri  birbirinden farklı olduğu için indirdiğiniz resimleri ekranı kaplayacak şekilde ayarlamanız sizin için faydalı olacaktır. Resimlerin tam boyutlarına ulaşmak için sağ tıklayıp yeni pencerede açabilir ve daha sonra bilgisayarınıza indirebilirsiniz. Güle güle kullanın.

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı

2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı<
2013 Bahar Mevsimi HD Masaüstü Duvar Kağıdı
Bahar, kuş, ağaç duvar kağıdı

Mobil / Akıllı Telefonlar İçin Duvar Kağıtları

güneş mobil duvar kağıdı
bahar mevsimi cicek telefon duvar kağıdı
renkli çiçekler mobil duvar kağıdı
sarı çiçekler ve gökyüzü mobil akıllı telefon duvar kağıdı
Güzel çiçek mobil duvar kağıdı

2012 Bilim, Teknoloji, İnternet, Web ve İnovasyon Gelişmeleri Özeti

2012 2012 yılı, bilim, teknoloji, web, internet ve inovasyon alanlarında önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. İşte o yılın her ayına dair daha kapsamlı bir özet.

Soru - Cevap (Mim)

Aslında Mim hakkında şu son ana kadar çok bilgili değildim. Bu zaman'a kadar blogumda hiç Mim yazısı yazmamıştım. Polat Büyükarslan ağabeyimiz sağ olsun son günlerde blogları meşgul eden Soru Cevap (Mim) ile ilgili yazı yazmış ve beni de mimleyerek bu konuda düşüncelerimi yazmamı istemiş. Bu vesile ile de Mim'in ne olduğunu öğrenmiş oldum. Gönderilen bu Mim yazısı içeriğindeki sorulara elimden geldiğince kişisel düşüncelerimi doğru bir şekilde ve kendimi ifade edebileceğim kadar cevaplandıracağım.

Mantığın mı yoksa duyguların mı ön plandadır?
Biz Türk insanları nedense hemen hemen çoğu şeyde mantığımızla hareket ediyoruz. Ama ben genelde mantığımla hareket eden birisiyim hatta bazen mantığımı çok aşırı kullandığım da oluyor. Az da olsa duygularımla hareket ettiğim zamanlar da oluyor şimdi çok duygusuzsun diye nitelendirilmeyeyim. Eğer duygunun tanımı bence böyle ise; örneğin 2002 yılındaki 3.olduğumuz Dünya Kupası'nda milli takımımızın maçlarını izlerken o an stadda bulunmasam bile evde televizyon karşısında bile izlerken sanki o an o oyunculardan bir tanesini benmişsim gibi tüylerim diken diken olmuştur. Yenildiğimizde ağlamışlığım yendiğimizde yine ağlamışlığım olmuştur. Eğer o zaman mantığımla hareket etmiş olsam duygusuz biri olup ağlamazdım sanırım. Özel veya kişisel hayatımızda aslında bir çok şeye karşın duygularla hareket edilmesi gerekirken (bence) ancak ben nedense çoğu zaman mantığımla hareket etmişimdir. Kısaca mantığım duygularıma göre daha ön planda sanırım.

İnsanlar niye mutlu değiller? Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar.
Bu duruma farklı bir konudan bakacak olursak zengin-fakir ayrışmasından kaynaklanıyor. Fakir insanlarımız bir ramazan günü ailecek birlikte sofrada sedece iki çeşit yemek olmasına karşın halen birlikte oldukları için, o durumlarından daha kötü bir duruma düşmedikleri için haline şükredip mutlu oluyorlar. Zengin insanlarımız ise her şeyi elde edebilmelerine karşın daha fazlasını isteyip şükretmesini bilmedikleri için mutluluğu görmüyorlar. Mutluluğu görmeden önce onu nasıl görebileceğimizi bilmeliyiz. Oysa mutluluk bir eldeki beş parmağın birbirine yakın olduğu kadar yakın ama nedense görmesini bilmiyoruz. Sonuçta insanlarımızın bende dahil mutluluğu görmeyişimizin en büyük nedenlerinden bir tanesi de mutluluk kavramını karşı konulamaz büyük isteklerimizin arasında kaybettiğimizden kaynaklı. Şu an ki halimize şükredip, elde edemeyeceklerimiz için nasip değilmiş deyip mutluluk elimizden bir an önce kaçmadan ucundan yakalamalıyız.

Çok para harcayıp, keşke almasaydım ya da harcamasaydım dediğin bir şey var mı?
Şu zamanıma kadar öyle uçuk, çok paralar harcamadım. Harcayıp da keşke almasaydım veya boşuna harcamasaydım gibisinden dediklerim de olmadı açıkçası. Tabi çok para kavramı kişiden kişiye değişen bir şey. Çok para kavramının biraz altında harcamışlığım veya bir şeyler almışlığım olmuştur ancak pişmanlık duymadım. Bir şeyler alacakken ince eleyip sık dokuyan bir yapım var. Örneğin en son aldığım telefonu inceleyip araştırırken 10-15 gün gibi uzun bir süre bekledim. Düşünün daha bir kelimesinin anlamını bile bilmediğim Fransızca, İspanyolca gibi dillerde olan inceleme yazı ve videolarını izledim. Bu incelemeler sayesinde de bu dillerden küçücük de olsa öğrendiğim bir şeyler oldu. Sosyal etkinlik olayında da öyle cimri bir yapım yoktur. Hatta tanımadığım yeni karşılaştığım beş kızla yemeğe gidip cebimde beş kuruş para kalmadan restaurant'tan çıkmışlığım bile olmuştur. Kısacası bonkörüm ben bonkör tabi param olduğunda :)

Haklı olduğun bir konuda kendini savunur musun? Yoksa susmak adalet mi dersin?
Haklı olduğumda elbet kendimi savunurum. Ayrıca başkalarının da doğru veya yanlış farketmeksizin düşüncelerini ortaya koymasını savunurum. Bu konuya istinaden Voltaire'in güzel bir sözü vardır: "Söyleyeceklerine katılmasam da, onları söyleme hakkını ölümüne savunurum.". Aynı şekilde benim düşüncelerim yanlış dahi olsa başkalarının bu düşüncelerimi ifade etmemi engellemeyip savunmasını beklerim.

Tok gözlü müsün? Yoksa her şeyim olsun diyenlerden misin?
Tok gözlülük kavramı aslında çoğu zaman yanlış anlaşılan bir şey daha doğrusu kişiden kişiye değişen bir şey de diyebilirim. Örneğin manavdan muz alacağız yeteri kadar 1-2 kg arası bir şey alırız tutup 50 kg muz almayız bu bir nevi tok gözlülüktür. Ancak benzeri olmayan farklı farklı şeyler almak önceki örneğe karşın muz-portakal-elma üçünü birlikte almanın tok veya aç gözlülük ile alakası yoktur(bence). Biz tok kavramını genelde bir nevi sınır olarak kabul ediyoruz. Yani irademizi veya paramızı sınırlandırıyoruz. Ben genelde tok gözlü bir insanım yani ihtiyaçlarım doğrultusunda o zamanın koşullarına göre benim için yeterli olanı alırım. Yukarıda belirttiğim bir örnekte telefondan bahsetmiştim. Şimdi telefon alırken çoğu kişide olduğu gibi genel özelliklerine bakarız 3G, kamera, işlemci, wifi, android veya başka bir işletim sistemine mi sahip, şarjı ne kadar gidiyor gibisinden. İşte bu gibi özellikler bana yetiyorsa ve telefonun fiyatı örneğin 600 liraysa ben onu alırım, yani gidip aynı özelliklere(kısmen) veya daha fazla özelliğe sahip 1000 liranın veya 2000 liranın üstünde bir paraya telefon almam. Bu benim ihtiyaçlarımı karşılıyorsa neden gidip aç gözlülük yapıp daha fazlasını isteyeyim.

Soruları yanlış anlamış veya bizzat düşüncelerimi tam olarak ifade edememiş olabilirim. Bunun için öncelikle varsa bir kusurum affedin. Ayrıca ilgisinden dolayı beni mim'leyen ve sorulara karşı düşüncelerimi belirtmemi isteyen Polat Büyükarslan ağabeyime buradan teşekkürlerimi iletiyorum ve mim'i Enes İlhan kardeşime post ediyorum.

90'lı Yıllar

Hani hep 80'li yılları överler, özlerler ve bir de üzerine dizi film çekerler ya. Buna karşılık ben ve benim akranlarımın da övdüğü ve özlediği yıllar vardır o da 90'lar. 90'lı yılları ne kadar tam olarak yakalayamasam da biraz ucundan da olsa tutmuşum ve yaşamışım iyi ki de yaşamışım.

90'lı yıllar günümüzdeki gibi teknoloji ile çok fazla içli dışlı olunmadığı, her evde bilgisayarın ve televizyonun olmadığı, ailelerin birbirlerine daha yakın ve sevgi dolu olduğu, en güzel ve en son çocukluk döneminin yaşandığı yıllardı. Belki de insanlık tarihinin yaşadığı en güzel son yıllardı.

Ben Mersin'de doğmuştum ve 90'lı yılların bir kısmını Anadolu'nun bu güzel şehrinde geçirmiştim. Çok küçük olduğum için aslında Mersin'e dair ve Mersin'de yaşadıklarıma dair çok fazla şey hatırlamıyorum. İlk üç tekerlekli bisikletimi babam Mersin'de almıştı bana ve üzerinden indiğimi pek hatırlamıyorum. Zaten daha sonraları annemin rahatsızlığı(astım bronşit) ve doktorunun önerisi ile ben 5 - 6 yaşlarındayken şuan yaşamış olduğum küçük ama güzel bir yer olan Adıyaman'ın Gölbaşı ilçesine gelmek zorunda kalmıştık.

90'lı Yıllarda Neler Oynanırdı ?
90'lı yıllarda oynadığımız çeşitli sokak oyunları vardı. Özellikle kızların oynadığı ve çok popüler bir oyun olan seksekti. Tabi kendimizi kandırmayalım biz erkekler de az oynamadık. Bazen kızların tehditleriyle bazen erkek arkadaş bulamadığımız zamanlarda, bazense mecbur kaldığımızda seve seve çok da iyi oynardık. Ama kızlara has ve kızlara daha çok yakışan bir oyundu o ayrı bir mesele :)

Diğer Oyunlar :
Saklambaç,
Körebe,
Yedi kremit veya yedi taş,
Çelik çomak,
Yakar veya yakan top(bunun doğru ismini oldum olası öğrenemedim zaten),
Yerden yüksek,
Köşe kapmaca,
Birdir bir,
Çivi çakmaca (genelde kış ayları sonunda yerlerin ıslak olduğu toprak zeminde oynanırdı, çivi ile bir noktadan başlanır sıra ile çivi yere atılırdı, saplandıkça da noktalar arası çizgilerle rakibinin önünü tıkamaya ve onun daire içerisinde kalması sağlanırdı)
Minyatür kale futbol oyunu (en fazla dört kale olurdu ve kaleler küçük yaklaşık 1-1.5 metre genişlikte olurdu, herkes topa en fazla bir defa vurmak zorundaydı diye hatırlıyorum, ayrıca elle topu tutmak yasaktı panaltıydı, top elle tutulduğu takdirde penaltı yaptıran kişi arkası dönük bir şekilde topuğuyla penaltı kullanırdı)
Gazoz kapağı(Tasoların daha çıkmadığı zamanlarda gazoz kapakları düzleştirilerek oynanırdı)
Taso (Aslında tasolar 90'lı yılların sonlarına doğru 2000'li yılların başında çıkmıştı ve gazoz kapaklarını geri plana atarak zamanla yerini almıştı. O kadar rağbet görmüştü ki çıktığı an itibari ile sahteleri, çakmaları piyasaya sürülmüştü)

Bunların dışında bilgisayarın olmadığı veya kısıtlı olduğu zamanlarda kasetle çalışan ateriler yaygındı ve onlarda şuan bilgisayarın yaptığı bağımlılıkla birebir aynıydı.

90'lı Yıllarda Neler Yenilirdi Neler İçilirdi ?
Tabi 90'lı yıllar sadece oynanılan oyunlardan ibaret değildi. O yıllarda leblebi tozu, meybuz, capri sun gibi yiyecek ve içecekler de çok fazla ilgi görürdü. Leblebi tozu yiyerek konuşmak marifet isteyen bir işti hatta marifetten öte bir şeydi. Daha sonra sağlığa zararlı gerekçesiyle yasaklanmıştı.

Kış aylarında o yeri dolmayacak olan soba sevdası vardı. Akşamları aile evde toplanır soba üzerinde kestane pişirilirdi.

90'lı Yıllarda Neler İzlenirdi ? (Çizgi Film, Yerli ve Yabancı Diziler)
Ninja Kamlumpağalar
Kaptan Tsubasa
Pokemon
Maske (Yeşil Maske)
Transformers
Power Rangers
Zeyna
Herkül
Konan
Hulk Hogan ve Sürat Teknesi (Dizinin ismini tam olarak hatırlayamadığım için böyle yazdım)
İnce İnce Yasemince
Çılgın Bediş
Ruhsar
Olacak O Kadar
Çarli
Süper Baba
Mahallenin Muhtarları
Bizimkiler
A Takımı

Bu çizgi film ve dizilerin hemen hemen hepsini hatırlarım ve hayranlıkla severek ailecek izlerdik :)

90'lı yıllarda bir de kupon biriktirme olayı çıkmıştı ve gazetelerin rekabeti neticesinde ardı kesilmek bilmeyen bir gelenek halini aldı ve bu gelenek halen de devam etmekte. Mersin'de yaşarken ben küçükken annemler kuponlarla ansiklopedi setleri almışlar ve uzun kuyruklar, sıralar beklemişler. Bu ansiklopedi setleri Karacan Oxford, Gelişim Hachette ve Meydan larousse setleri halen kitaplıkta duruyor, hepsi tarih kokuyor hepsi 90'ları hatırlatıyor. 90'lardan kalan bir tek onlar var zaten 9-10 yaşlarındayken merakla bakmıştım az çok o günlerden beri halen arada sırada açıp bakarım ve halen eskilerin kokusu üzerlerinde durur.

90'lı yılların güzelliklerini, o yıllardan aklımda kalanları, hatırladıklarımı yazarak o güzel yıllara bir nebze de olsa dönmek istedim. 90'lı yıllar güzeldi be. Bazen keşke zamanı geriye alabilsem de o güzel günlere, yıllara dönüp aynı şeyleri tekrar yaşayabilsem diye demeden geçemiyorum.

Aklıma geldikçe veya hatırladıkça bu yazıyı güncelleyebilirim veya devamı niteliğinde yazılar yazmaya devam edebilirim.

Blog Yazarken Nelere Dikkat Ediyorum

Aslında bu konuda onlarca blogda onlarca farklı başlıklar altından yazılar yazıldı. Fakat bazı blog yazarları bu konuda kendini çok üstün seviyede görerek diğer blog yazarlarını küçümseme, aşağılama tavırlı ve emredercesine yazılar yazdığını gördüm. Ben ise sadece kendimden yola çıkarak blog yazarken nasıl yazdığımı ve nelere dikkat ettiğim hakkında bir şeyler paylaşmak istedim.

Öncelikle eğer teknik bir bilgi isteyen konuda yazacaksam o konu ile ilgili İngilizce veya Türkçe olan farklı kaynaklarda araştırma yaparım. Yanlış anlaşılmasın kopyalama yapıştırmadan kastetmiyorum. Sadece o konuda çok fazla bir bilgi birikimim yoksa bulduğum farklı yazılardan bilgi edinerek konuya hakim olarak yazmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü hakim olunmayan bir teknik konuda sadece bildiklerimle yetinip yazarsam takipçilerimin veya ziyaretçilerimin o konuda sorduğu bir soruya çözüm üretmekte zorlanırım. Eğer kişisel bir konuda yazı yazacaksam zaten içimden geldiği gibi yazarım.

Bir yazı yazarken dikkat ettiğim, önemli gördüğüm iki şey daha var. Birisi kullandığım üslup, diğeri ise yazım kuralları. Yazım kuralları her ne kadar çok fazla önemsenmse de ben elimden geldiği kadar özen göstermeye çalışıyorum. Çünkü dilimizi doğru kullanmak her birey de olduğu gibi benim de bir zorunluluğum. Tabi dalgınlığıma ve unutkanlığıma gelmediği zamanlarda. Üslup konusunda yeni blog yazmaya başlayan çoğu blog yazarı arkadaşlar pek özenli olmuyor açıkçası. Normal günlük hayatta kullandıkları konuşma dilini yazıya da aktarıyor ve zamanla bu kalıcı bir alışkanlık haline geliyor. Tamam blog yazma da özgünlük, doğallık (kişisel bloglar için) önemli ancak "yapacağım" yerine "yapcam", "gideceğim" yerine "gitcem" şeklinde kelimeler kullanmak bana göre çok yanlış ve itici bir kullanım. Ben ilk blog yazmaya başladığım zamanlarda dahi bu tür kelimeler kullanmamaya dikkat eder ve bu şekilde yazı yazılmış bloglara bir daha uğramazdım.

Diğer dikkat ettiğim konulardan birisi de yazı ve sayfa düzeni. Genel olarak yazdığım yazılarda konuyla ilgili bir resim kullanırım. Fakat resimi yazı düzenini bozmayacak şekilde ve ilk paragrafın soluna dayalı bir şekilde kullanırım. Yazıyı ise sayfanın iki tarafına yaslı olacak bir şekilde düzenlerim. Son olarak bir de başlık konusu var. Genel olarak gördüğüm bazı bloglarda başlıklar ilk kelimenin ilk harfi büyük ve takip eden diğer kelimelerin baş harfleri ve diğer harfleri küçük. Bu yanlış bir kullanım şekli değil fakat görünüm açısından bence pek hoş bir durum değil. Bu yüzden ben başlıklarda bütün kelimelerin baş harflerini büyük olacak bir şekilde ayarlamaya dikkat ediyorum.

Son olarak sıklıkla yaptığım hatalara değinmemde fayda var. En çok yaptığım hatalardan birisi yazdığım bazı cümlelerde aynı kelimeleri kullanmam ve aynı şeyi iki defa söylemiş gibi olmam. Diğer yaptığım sık hatalardan birisi de her ne yanlış yapmamaya özen göstersem de noktalama işaretlerini yersiz ve hatalı kullanmam.

Her blog yazarının özen göstermesi ve uygulaması gereken konularda kendi yaptıklarımdan ve yapamadıklarımdan aklıma geldiği kadarı ile bir şeyler anlatmaya çalıştım. Umarım bu yazı yeni blog yazmaya başlayan veya eski toprak blog yazarı arkadaşlara faydalı olur.

Son Zamanlar ve Can Sıkıcı Olaylar

Son bir haftadır Ankara ve doğduğum şehir Mersin yolculuğu nedeniyle buralardan uzak kaldım biraz. Bu yazıyı aslında sadece neden son zamanlarda burada olmadığımı söylemek için değilde daha çok gördüklerim, yaşadıklarım ve diğer olaylar sebebiyle biraz içimi dökmek için yazmak istedim. Öncelikle son bir haftada doğru dürüst uyku uyumadığım için halen çok yorgun ve bitkin bir halde olduğumu belirteyim.

Yakınların düğün merasimleri ile başlayan yorucu yolculuk. Daha sonra beni çok derinden etkileyen çok yakın bir arkadaşımın babasının trafik kazası sonucu vefat etmesi ile devam etti.

Pazartesi gecesi eve dönsem de aslında hiç bilgisayar başına geçecek vaziyette olmadığım için yeni yeni internette ve bazı bloglarda son durumları inceleyebildim. Şehir dışı yolculuklardan önce bizzat internetten tanıdığım bir kaç kişi ile tatsız olaylar yaşamıştım. Yine kullanmış olduğum temadan kaynaklı bir sorun. Detayına çok fazla girmek istemiyorum çünkü o kişilerin kendi halleri için sadece üzgün olduğumu söyleyeyim. Şu Mübarek Ramazan ayı öncesi fazla söz söylemiyorum onları sadece vicdan muhasebesine davet edip Allah'a havale ediyorum.

Şimdi yeni açılmış veya kendilerine bakmadan kendini bir şey zanneden bazı bloglarda son zamanlarda çok bilmişlik tavırlar var onlara geçeyim. Daha yeni blog açıp yazmaya başlayan ve blog yazarlarına ders vermeye çalışan, blog ve blogculuk hakkında yazılar yazmaya başlayan çok iyi tanıdığım ergenler bana hitaben bir şeyler söylemiş. Malum ben gereksiz e-postalara ve yorumları kaale almadığım için çok dokunmuş sanırım. Defalarca söyledim ama anlamıyor ergen kafalılar işte. Ben kişisel isteklerle iletişim kuran, yorum yapan veya sırf link paylaşımı yapan kişileri hiç umursamıyorum. Daha önce hiç söylemedim desem neyse de onlarca kez söylemişimdir eminim.

Genel olarak temayı en ufak ayrıntısını dahi kopyalayanlar bilgisi olmayıp her konuda fikir sahibi olanlar burası sizin yeriniz değil gidin sokaklarda oyununuz oynayın onu yapmıyorsanız online oyunlarınızı oynayın, buralarda gereksiz yere fazlalık yapmayın, size göre değil. Bilmeyip de bilmişlik taslayanlar sizin ne haddinize blog yazarlarına ders verme amaçlı yazılar yazmak. Sanane kardeşim adamın kendi blogu istediği şeyi istediği şekilde yazar çizer seni ne ilgilendirir. Beğenmiyorsan takip etmezsin o blogu olur biter.

Bu blogda dahil tüm blogları sırf çıkarlarınız için takip etmek veya yazılara yorum yapmak zorunda değilsiniz. Emin olun hiç kimsenini sizin takip etmenize veya yorum atmanıza ihtiyacı yok sadece sırf kendisi sevdiği, istediği için yazar çizer, bir şeyler paylaşır.

Yazıdan belki de bir şey anlamıyor olabilirsiniz. Ben sadece Leyla ile Mecnun'daki İsmail abi diyor ya hani içimi döktüm ohh rahatladım ben de öyle yaptım işte. Hadi görüşmek dileğiyle...

Dizüstü (Laptop) Isınma Sorunu Giderme Yöntemleri

Çoğu kişinin ve benim yaşadığım en büyük dizüstü bilgisayar sorunlarından birisi aşırı ısınma sorunu. Öyle ki daha önce dizüstü bilgisayarımın touchpad (dokunmatik mouse) kısmının yan tarafında bulunan harddisk ve harddisk üzeri tabakada soyulma sorunu ile karşılaştım. Aslında bu sorunun temel sebebi de yaz günleri haddinden fazla bilgisayarı kullanmamdan kaynaklı. Bu konuda yaşadığım tecrübemden dolayı böyle bir yazıyı paylaşma gereği duydum.

Benim şuan kullanmakta olduğum dizüstü bilgisayarım Asus F83Se modeli. Bunu merak edip bakmak isteyen olur diye belirtmek istedim. Nasıl bir dizüstü'ye sahip olduğumu görmek ve özelliklerine bakmak için bu adrese bakabilirsiniz. Ben bu bilgisayarı 2009 Kasım ayında Vatan Bilgisayar'dan kampanyalı olarak almıştım. O zamana göre ve benim kullanım amacıma göre gerçekten ideal ve uygun fiyata aldığım bir bilgisayardı. Bilgisayarı aldıktan 5-6 aylık bir süreçte herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Fakat daha sonrasında 2010 yılı yazında ısınma sorununu yaşamaya başladım. O yaz soğutucunun da aklıma gelmemesinden dolayı harddisk sorunu ve daha önce de belirtiğim gibi touchpad yanı harddiskin üstünde bulunan bir bölümde ısınma sebebiyle tabakada soyulmalar meydana geldi. Bir süre sonra İstanbul'a gitmiştim ve bilgisayarımı Cevizlibağ'da bulunan Vatan Bilgisayar'ın Müşteri Temsilcisi bölümüne gidip sorunları bildirip teslim etmiştim. Onlarda Asus'un servisine gönderdiler ve bilgisayarım yenilenmiş olarak yaklaşık 20 gün sonra bana ulaştı. Şuan yine harddisk sorunu olmasa da soyulma sorunu var ve bu durum beni rahatsız ediyor yakın zamanda Asus Teknik servisine göndermem gerekiyor.

Laptop Isınma Sorunu Giderme Yöntemleri
Bilgisayarınızı yumuşak yerlerin üstüne koymamaya özen gösterim (her ne kadar dizüstü diye bilinse de diz üstünüzde, koltuk, yatak vb yerlerde kullanmamaya dikkat etin)

Mümkün olduğunca bilgisayarınızın hava çıkışları bölümlerinin önlerinde eşyalar bulunmasın, sıcak hava akışı ne kadar rahat olursa bilgisayarınız o kadar az ısınır.

Sehpa, masa gibi yerlerin üstünde kullanırken eğer altına bir şey koyarsanız (hava çıkışlarını kapatmayacak bir şekilde, kendinizde bir kaç parça tahta parçası yardımıyla 4 ayaklı bir şeyler yapabilirsiniz.) sıcak havanını toplanmasını engellemiş olursunuz.

Eğer çok ısınan bir bilgisayarınız varsa mutlak suratte bir soğutucu alın ve daimi olarak kullanın. (Hali hazırda satılan soğutucular bilgisayardan usb aracılığı ile güç aldığı için aşırı derece fayda beklemeyin, eğer elektronikten anlayan birisiyseniz kendi soğutucunuzu da yapabilirsiniz. Ama bilginiz yoksa hiç uğraşmayın başınıza dert alırsınız mazallah :) Donanımhaber'de bir arkadşın yapmış olduğu ve benim yapmışım olduğum el yapımı fanlar mevcut bir göz atabilirsiniz http://resim.donanimhaber.com/m_76624065/tm.htm )

Bu sıcak yaz günlerinde elinizden geldiği kadarıyla öğlen saatlerinde 11-15 arasında bilgisayarınızı kullanmamaya dikkat edin.

Eğer zorunlu olarak 7-8 saat veya daha fazla süreli bilgisayar kullanıyorsanız aralıklı olarak 20 dakika veya yarım saat kapatarak dinlendirin.

Yüksek grafikli veya özellikli oyunları oynamamaya dikkat edin veya kısa süreli olarak akşam saatlerinde oynamaya özen gösterin.

En önemlisi bir soğutucu kullanın. Fakat şunu da belirteyim, dizüstü soğutucuları genelde bilgisayardan usb bağlantısı aracılığı ile elektrik gücü alan soğutucular oluyor. Tabi bu da hem soğutucu performansını etkiliyor hem de bilgisayar performansını. Bu yüzden eğer varsa veya bulabilirseniz alacağınız soğutucu fişli yani direk elektrikten güç alan soğutuculardan olsun.

Notepad Kod Editörü

Notepad++ gerek kullanım kolaylığı bakımından gerek sunduğu avantajlar bakımından benim için daima en iyi kod editörleri arasında yer alacak. Notepad++ C++(+ işaretlerinin nereden geldiği belli sanırım) programlama dili ile geliştirilmiş ve GPL(Genaral Public Licence) ile açık kaynak kodlu olarak dağıtılan bir kod editörü (düzenleyicisi).

Notepad++'ın Temel Özellikleri
- Belirli bir programlama diline ait kod ve kod gruplarını renkledirir. Bu da bize nerede ne yaptığımızı belirleyerek bize avantaj sağlar.

- Aynı anda birden fazla sayfa/sekme açılabilir. Örneğin bir website şablonu hazırlarken notepad yazılımını birden fazla açmak yerine aynı açılmış pencere içerisinde birden fazla sekme açarak hem sistemsel olarak hem de bizim açımızdan kolaylık sağlıyor.

- Kodları ctrl ve mouse scroll aracılığı ile büyültüp küçültme. Bu da bize yaptığımız herhangi bir hatayı veya kodları daha net görebilme adına kolaylık sağlıyor.

- Birden fazla programlama diline ait kodlarla çalışabilme.

Aslında Notepad++ kod editörüne ait temel avantajlar sadece bunlarla sınırlı değil daha bir çok özelliği bulunmakta bunlardan bir diğeri de farklı tema seçeneklerinin olması. Ayrıca Notepad++'ın sunmuş olduğu eklenti (plugin) desteği bahsetmiş olduğum tüm temel özelliklerin çok daha önünde.

Notepad++ programının şuan ki son sürümünü alttaki bağlantıdan indirebilirsiniz :
notepad-plus-plus.org/download/

Uzun süredir Notepad++ kullanan birisi olarak benim çok işime yarayan soranlara da tavsiye ettiğim 3 faydalı eklentiyi de paylaşmak istiyorum. Notepad++ da eklentilere üst menüde yer alan Eklentiler kısmından ulaşılabiliyor. Yeni bir eklenti yükleme yeri ise yine aynı yerde bulunan Plugin Manager kısmından erişilebiliyor.

1 - Kod yazmayı hızlandıran ve kolaylaştıran Emmet Eklentisi
Notepad++ Emmet eklentisi sayesinde yazılan kodlar anında tamamlanarak hızlı kod yazımını sağlıyor. Eklenti hakkında detaylı bilgi almak için emmet.io adresini ziyaret edebilirsiniz.

Emmet eklentisinin varsayılan kısayolu Ctrl+Alt+Enter fakat Notepad++'ın diğer kısayolları ile çakışma yaşanabildiği için çalışmayabiliyor. Kısayolu değiştirmek için Ayarlar menüsü altındaki Kısayol Düzenleyiciye tıklayıp daha sonra Plugin Commands sekmesinde ilk sırada yer alan Expand Abbreviation alanından değiştirebilirsiniz. Expand Abbreviation'un sağ tarafındaki kısayola tıklayarak istediğiniz kısayolu tanımlayabilirisniz.

Uyarı : Emmet kurulumunda veya sonrasında python script ile alakalı bir hata alırsanız sourceforge.net/projects/npppythonscript/files/ adresinden python script'in son sürümünü indirip Notepad++'ın kurulu olduğu dizine atmanız yeterli.

2 - Çalışma dizinini gösteren eklenti Explorer
Notepad++ Explorer eklentisi çalışma dizinini, yani neredeki klasörde ve hangi dosyada çalışıldığını görmeyi sağlıyor. Ayrıca bu eklenti üzerinden yeni klasör veya dosya oluşturulabiliyor, silinip, düzenlenebiliyor. Tek eksiği klasörler arası dosya taşımanın olması, keserek taşıma yapma yerine kopyama işlemi yapıyor.

Eklentiyi indirmek için https://sourceforge.net/projects/npp-plugins/files/Explorer/Explorer%20Plugin%20v1.8.2/


3 - Uzak sunucuya bağlanmayı sağlayan NppFTP
Notepad++ NppFTP eklentisi eğer bir siteniz varsa o sitenize ait FTP sunucusuna bağlanarak site dosyalarınızın görüntülenmesini ve düzenlemeler yapmanıza olanak sağlıyor.

Bu eklentilere Eklentiler menüsü Plugin Manager penceresinden ulaşabilir ve kurabilirsiniz.

Bu yazı 25.10.2015 tarihinde güncellenmiştir.

Blog Yazma Karmaşası

Yeni bir blog yazısıyla merhaba. Aralıklarla blog yazanlara veya yeni bir blog açıp blog yazarlığına başlayacak olan arkadaşlara faydalı olması açısından blog ve blogculuk konusu hakkında yazılar yazacağımı daha önce ifade etmiştim. Aslında bu yazımda tam olarak ne yazacağımı da bilemedim ve bir saattir bu yazıyı yazmaya çalışıyorum ve sürekli bir konudan başka bir konuya atlayıp yazıp yazıp siliyorum. Tam olarak ne yazacağıma karar veremediğim için başlık da bulamadım ve yazı başlığını "Blog Yazma Karmaşası" yaptım.

Her gün çoğalan blog trafiğinde yanlış bilgi ve doğru bilgi çatışmadı da artmakta. Bunun temel sebebi bir yanda sadece bu işi sevdiği için yapan insanlar diğer bir yanda ise sadece para kazanma amaçlı bu işi yapanlar. Para kazanmak için blog yazan veya blog yazarlığı yapanlar daha fazla ziyaretçi çekmeye ve onlara faydalı olmak yerine onları sadece bir "nimet" olarak görmektedirler. Fakat konuya hakimiyeti olan insanlar ne güzel ki bunlara yanılıp, aldanmamakta. Fakat ne üzücü ki sanal ortama pek ayak uyduramayan, hakim olmayan insanlar ise bu tuzağa düşmekteler.

Eğer sırf para kazanmak için değilde insanlara faydalı bilgiler sunmak veya severek blog yazmak ya da blog yazmaya başlamak istiyorsanız zaten gün geçtikçe sevilen bir blog yazarı olur ve takip edilen bir bloga kavuşursunuz. Yok ben sadece para kazanmak insanları yanıltmak ve daha fazla ziyaretçi çekip reklamlardan daha fazla para kazanmak istiyorum derseniz aşağıdaki maddeler tam size göre :)

İnsanların Blogunuzdan Nefret Etmesi İçin Yapmanız Gerekenler :
Yazı içerisine çok fazla reklam koyun ve yazınız görünmesin, sadece reklamlar görünsün.
Tasarıma önem vermeyin, her şey bir yerde olsun aranılan bulunmasın.
İmla kurallarına altüst edin
Argo kelimeler kullanın.
Farklı bir blogdaki bir konuyu olduğu gibi kopyala yapıştır yaparak paylaşın.
Sırf google'da üst sıralarda çıkmak için dikkat çekici bir başlık oluşturun fakat yazı içeriği başlıkla alakasız olsun.
Ziyaretçilirinizi önemsemeyin, onları sadece bir nimet olarak görün.

Bu maddelerin bazılarına bende dikkat etmiyor olabilirim bunun için kusura bakmayın :)

Gerçekleşemeyen Vaatler ve Blogum'daki Yenilikler

Ara sınavlar ve diğer işler sebebiyle yaklaşık bir aydır blogumla pek ilgilenemez olmuştum. Sınavların bitmesiyle ve diğer işlerin de halledilmesiyle artık bloguma biraz daha fazla ilgilenmem gerektiğini düşündüm. Bu geçen yorucu zaman diliminden sonra blogumda bazı iyileştirmeler ve yenilikler yapmaya çalıştım.Aslında sınavlar ve işlerden önce blogumun ikinci yılını bitirmesi sebebiyle 2 Yılın Ardındanbaşlıklı bir yazı yazmıştım. Yazmış olduğum bu yazıda şuana kadar her ne kadar yerine getiremesemde bazı vaatlerde bulunmuştum. Bu vaatlerin başlıcaları bloguma yeni bir tema hazırlamam ve blogumda bir çekiliş düzenlemekti.

Tema ve çekiliş vaatlerini yerine getirememin birkaç sebebi var aslında. Tema konusuna gelirsek ücretsiz olup ve hoşuma giden iki adet worpdress temasını blogger'a entegre etmiştim. Birisi çok rağbet gören ve daha sonra kullanmaktan vazgeçtiğim Minimal temasıydı. Diğeri ise yine güzel bir wordpress temasıydı. O tema da her ne kadar güzel olsa da daha sonra içime sinmediği için kullanmaktan vazgeçtim ve birkaç gün sonra blogumda paylaşacağım. Çekiliş meselesinin gerçkeleşememesi ise maddi sıkıntılar ve bu konuda yardımcı olabilecek sponsor bulamadığımdan kaynaklı.

Neyse efendim bende bunları bir kenera bırakarak kendi olşturmuş olduğum ve halihazırda kullanmakta olduğum temanın üzerinde biraz değişiklik ve yenilik yaparak daha güzel hale getirmeye çalıştım. Aslında bu değişiklikleri zaman zaman yaptım ve fark edenler mutlaka olmuştur.

Logo
Her ne kadar logo tasarımından pek anlamayan birisi olsamda elimden geldiğince eskisinden daha güzel fakat benzer bir logo yapmaya çalıştım.


Menü
Eski menüyü tamamen kaldırarak daha atraksiyonlu ve eğlenceli bir menü yaptım.


Yazı Bilgileri
Eski yazı bilgileri biraz kaba olduğu için ve yazıyı kırptığım zaman sorun çıkardığından ötürü tamamen kaldırdım ve yerine bugün yeni bir yazı bilgileri kısmı oluşturdum.


Son Yorumlar
Sağ sidebar'da bulunan son yorumlar da görünüm açısından hoşuma gitmediği için geçenlerde bulmuş olduğum bir blogger widget sitesi yardımıyla yeni bir son yorumlar eklentisi oluşturdum. Siteyi söylemek isterdim fakat tarayıcı sorun çıkardığı için kaldırıp tekrar kurduğumdan dolayı yer imleri de silinmişti ve siteyi hatırlayamadığım için kusura bakmayın.


Benzer Yazılar
Ziyaretçilerimin ve takipçilerimin blogumu hemen terkedip gitmemesi ve okudukları yazıya benzer diğer yazıla da göz atmaları için benzer yazılar eklentisi oluşturdum.


İfade (Smiley) Eklentisi
Blogumu biraz daha eğlenceli hale getirmek amacıyla dataservis aracılığı ile yorumlara ifade (smiley) eklentisi oluşturdum.


Diğer
Diğer aklıma gelen yaptığım değişiklikler ise blog ismini, açıklamasını ve küçük seo geliştirmeleri oldu.

Gözünüze hoş gelmeyen veya olmasını istediğiniz bir takım şeyler var ise bunları bana bildirirseniz minnettar olurum. Daha nice yeniliklerde görüşmek üzere :)

2 Yılın Ardından

Resmi olarak daha doğrusu doğru düzgün blog yazmaya 2010 Mart ayında blogger sayesinde zaferzent.blogspot.com adresini açarak başlamıştım. Benim blog, blogculuk serüvenine katılışım daha öncelere dayalı aslında. 2007-2010 yılları arasında Wordpress ile de geçmişimiz oldu. Fakat o zamanlar pek fazla istikrar yakalayamadığım için açtığım bloglar ve yazdığım yazılar çöl fırtınası sebebiyle uçup gitti :)

Neyse daha sonra geçen yılın ilk çeyreğinde zaferzent.com alan adını alarak blogger'dan açmış olduğum blogumu bu adresime taşıdım. Mart ayının 25'inde bu blog serüvenim iki yılını tamamlamış olup üçüncü yılına ayak basmış oldu. Bu geçen iki yıllık süreçte bazen yaşadıklarımdan bazen öğrendiklerimden bazen ise farklı konulardan blogumu takip eden veya ziyaret edenlere güzel şeyler vermek ve faydalı olması maksadıyla kendimce bir şeyler yazmaya, paylaşmaya çalıştım.

İki yıllık süreç sonunda blogumda 213 yazı paylaşmışım ve bu yazılarıma değerli ziyaretçilerim ve takipçilerim 292 yorum yapmışlar. Yani aylık ortalama 7-8 yazı paylaşmışım ve bu yazılara aylık ortalama 12-13 yorum yapılmış. Buraya kadar gelmemin ve blog-blogculuk konusunda kendimi geliştirmemin baş mimarları ziyaretçilerim ve takipçilerim oldular aslında. Onların güzel görüşleriyle ve eleştirileriyle ben her geçen gün kendimi daha çok geliştirmeye çalıştım.

Diğer istatistik konusuna gelirsek Google Analytics verilerine göre blogum bu ayın son yarısında yani son 14 günlük süreç sonucunda 895 tekil ziyaretçi sayısına 1100 genel ziyaret sayısına, 3541 sayfa görüntüleme sayısına ulaşmış. Kısacası blogumun günlük ortalama 63 tekil ziyaretçi,  78 ziyaret sayısı, 253 sayfa görüntülenme istatistiğine sahip. Çok büyük bir istatistik söz konusu değil aslında. Zaten benim için de rakamlar ve sayılarda önemli değil sadece bilgilendirmek açısından paylaşıyorum. Benim öncelikli amacım takipçilerime faydalı ve güzel şeyler sunmak. İkincil amacım ise blog-blogculuk konularında kendimi geliştirmek ve bloglar aracılığı ile diğer alanlarda da yeterli düzeyde bilgi sahibi olmaya çalışmak.

Sonuç olarak blog yazmayı ve insanlara faydalı olmayı ömrüm yettiği kadar, zaman bulabildiğim kadar, sıkılmadığım sürece devam ettirmek istiyorum. Ve yaşayan en uzun süre blog yazmış en yaşlı blog yazarı olmak istiyorum. Büyük bir hayal gibi görünebilir. Ancak bazı şeylerin gerçekleşebilmesi için öncelikle onlar için kafamızda bir hayal kurmamız gerekir ;)

İlerleyen günlerde şuan kullanmış olduğum ve üzerinde çok emek sarf ettiğim temayı maddi sebeplerden ötürü satacağım ve blogger'a entegre ettiğim bir tasarımı kullanmaya başlayacağım. Ayrıca maddi sıkıntıyı atlatabilirsem ve bu konuda sponsor bulabilirsem blogumda bir de çekiliş yapmayı düşünüyorum. Eğer bu yazıyı okuyupta çekiliş için sponsor olmak isteyenler olursa iletişim sayfasından bana ulaşabilir :) (Biraz emrivaki gibi oldu ama kusura bakmayın).

Halen Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünde okumakta olduğum için 7-8 Nisan'da ara sınavlarım var. Bu sebepten dolayı tema ve çekiliş olayını 10 Nisan'dan sonra gerçekleştirmeye çalışacağım. Sadece ziyaret edip gidenler veya blogumun sıkı takipçisi olanlar hepinize çok teşekkür ediyorum iyi ki varsınız ki bende blog yazmaya ve insanlara yararlı bilgiler vermeye devam ediyorum ve edeceğim.

The Walking Dead (Yürüyen Ölüler)

Son aylarda izlediğim bir Amerikan yapımı dizi The Walking Dead (Yürüyen Ölüler). Dizinin konusu bir zombi kıyameti sonrasında yaşananları anlatıyor. Dizinin baş rol oyuncularından Rick Grimes (Anrew Lincoln) bir polis şefi. Rick bir gün silahlı bir çatışma sonucunda ağır yaralanıp hastanede komada yatıyor ve birgün komadan uyandığında hastanenin ve yaşadığı kasabanın tamamen harap olduğunu, terk edildiğini ve dünyasının artık eskisi gibi olmayacağını görüyor. Rick yaşadığı onca zorlukların sonunda yaşayan bir grup insan bularak ailesini yani karısını ve oğlunu bulmaya çalışıyor. Bu uzun ve zorlu yolun sonunda ailesini bulan Rick az da olsa huzura kavuştuğunu zannederken zombilere karşı olan mücadelesi halen devam ediyor.

Dizinin konusundan da anlaşılacağı üzere korku ve dram üzerine kurulmuş bir dizi. Normalde bu tip dizileri seven ve izleyen birisi değilim. Fakat birkaç yerde denk gelmişti ve izlemeye başlamıştım. Tabi izlemeye başlayınca artık bırakamaz hale geldim. Dizinin şuan ikinci sezonu yayınlanmakta. Ben birinci sezonu geç fark ettiğim için sonradan izledim ve şuan ikinci sezonu izlemeye devam ediyorum. Birinci sezon 31 ekim 2010 tarihi ile 5 Aralık 2010 tarihi arasında 6 bölüm olarak yayınlanmış. İkinci sezon ise 16 Ekim 2012 tarihinde başlamış olup halen devam etmekte. Bu sezon şuana kadar 12 bölüm yayınlandı ve sezon finali olan 13.bölüm 18 Mart Pazar günü yayınlanacak. Dizinin daha fazla ayrıntısına girmek isterdim fakat izleyenler zaten bütün olayları biliyordur, izlemeyenler için de sürpriz olsun izlesinler diye detaya girmiyorum :) Bu arada dizi Türkiye'de FX kanalında Dijitürk'te 113.kanalda D-Smart da ise 15.kanalda her Pazar saat 22.00'da altyazı olarak yayınlanıyor.

Dizinin Baş Rol Oyuncuları
Rick Grimes (Andrew Lincoln)
Lori Grimes (Sarah Wayne Callies)
Carl Grimes (Chandler Riggs)
Shane (John Bernthal)
Glenn (Steven Yeun)
Dale (Jeffrey DeMunn)
Andrea (Laurie Holden)
Daryl (Norman Reedus)
T-Dog (Irone Singleton)

Blog Açma ve Blog Yazmaya Başlama

Blog ve blogculuk ile ilgili yazılar yazmaya Blog Nedir yazımla başlamıştım. Bundan önceki blog ve blogculuk ile ilgili yazımda blog'un anlamının ne olduğunu ve blogun ne amaçla kullanıldığını az ve öz olarak anlatmaya çalışmıştım. Bu yazımda ise blog yazmaya yeni başlayacaklar için blog ve blog açma ile ilgili bazı temel bilgiler anlatacağım.


Blog Açmaya Başlamadan Önce :
Blog açmaya başlamadan önce nasıl bir blog açmayı ve hangi konu veya konularda yazılar yazacağınıza dair kafanızda bir taslak oluşturun. Daha sonra bu kafanızda oluşturmuş olduğunuz taslağı bir kağıda dökerek adım adım uygulamaya başlayın. Alt kısımda oluşturmuş olduğum örnek adımları da izleyebilirsiniz. Bu adımları uygulamasanız da olur. Fakat iyi bir blog oluşturma ve iyi bir blog yazarı olmak için herşeyinizi planlı ve programlı bir şekilde yapmalısınız. Planlı ve programlı olduğunuz takdirde iyi bir blog sahibi ve iyi bir blog yazarı olabilirsiniz.

Adımlar :
1 - Konu Seçimi
2 - Blog İsmi - Başlığı Belirleme
3 - Blog Açma (Domain, Hosting, Ücretsiz Popüler Blog Servisleri)
4 - Blog Görünümü (Tasarım - Tema) Seçimi
5 - İlk Yazı

Konu Seçimi
Blog açmadan önce hangi konu ve konular altında yazılar yazacağınızı belirleyin. Hobileriniz, kişisel veya güncel konular hakkında düşünceleriniz, bilgi ve deneyim sahibi olduğunuz bilgisayar veya diğer konular ile ilgili veya bunların dışında kendinize en uygun olan bir konuyu seçiniz.

Blog İsmi - Başlığı Belirleme
Konunuzu belirledikten sonra blog açmadan önce öncelikle bir blog ismi bulmalısınız. İlk bakışta zor gelebilir. Fakat biraz düşündükten sonra güzel fikirler ortaya çıkarabilirsiniz. Örneğin kendi isminiz ve soyisminiz olabilir veya hoşunuza giden bir kaç kelime ya da kelimelerden farklı şeyler üreterek bulabilirsiniz. İsminiz dışında bir isim düşünüyorsanuz ve bilgi sahibi olduğunuz bir konuda yazılar yazacaksanız eğer bulduğunuz isim de o konuyla alakalı olmasında fayda var. Örneğin "Mehmet'in Web Dünyası" gibi.

Blog Açma (Domain, Hosting, Ücretsiz Popüler Blog Servisleri)
Konu ve blog ismi belirledikten sonra artık blog açabilirsiniz. Eğer ücretli yani siteismi.com gibi bir blog açmayı düşünüyorsanız alanadı(domain) ve bu alanadınızda dosya barındırmak için ayrıca host almalısınız.

Alanadı(Domain) : Website adresinin ismidir. Örneğin orneksite.com gibi. Uzantılar farklı olabilir (net, org vs gibi). Fiyat aralığı domain ve host şirketlerine ayrıca domain uzantılara göre değişmektedir. Tahmini 15-25 TL arasındadır.

Hosting : Hosting kelime anlamı olarak "barındırma" demektir. Yani sitenizde bulunan materyallerin depolanacağı yerdir. Sitenizin kurulum dosyaları, resim, video, flash veya diğer dosyalardır. Bunun fiyatı da barındırma hizmetinin boyutuna göre değişmektedir. Bunu da 25 ile 50 TL arasında kendinize yetecek kadar alabilirsiniz.

Ücretsiz, Kullanımı Kolay, Popüler Blog Servisleri
Eğer bu konularda yeterli bilgi sahibi değilseniz benim görüşüm ücretsiz blog servislerini kullanmanız. Blogger.com, WordPress.com gibi ücretsiz blog sağlayıcılarına kayıt olup kendi blogunuzu kolayca açabilirsiniz. Blogger.com'dan blogismi.blogspot.com, Wordpress'ten ise blogismi.wordpress.com şeklinde blog isminizi alabilirsiniz.

Blog Görünümü (Tasarım - Tema)
Evet konu ve blog açma işlemlerini başarıyla gerçekleştirdiyseniz blogun temel taşlarından birisi olan blog görünümü belirleme ve seçme işlemine geldiniz. Google aracılığı ile kullandığınız blog servisine göre hoşunuza giden bir temayı bulup blogunuza yükleyebilirsiniz. Örneğin Blogger ile bir blog açtıysanız Google'da "blogger temaları, blogger templates", Wordpress alt yapılı bir blog açtıysanız eğer Google'da "wordpress temaları, wordpress themes" kelimelerini kullanarak arama yapıp size uygun görünümü(temayı) bulabilirsiniz. Blogunuz blogger alt yapılı ise css, html ve xml Wordpress alt yapılı ise bu kodlama dillerine ek olarak php'de de kendinizi geliştirerek kendi temanızı düzenleyip, oluşturabilirsiniz.

İlk Yazı
Bu işlemleri gerçekleştirdikten sonra artık blog yazmaya daha doğrusu ilk yazınızı yazmaya başlayabilirsiniz. İlk yazınızda hangi konular ile ilgili yazılar yazacağınızı ve neden blog yazacağınıza dair bir yazı yazabilirsiniz. İyi bloglamlar.

Seni Seçtim Avea

3 yıl Turkcell 2 yıl da Vodafone kullanmamın ardından Avea'ya geçiş yaptım ve bir haftadır kullanıyorum. Geçiş işlemi de ne uzunmuş arkadaş tam 5 gün sürdü. Fakat 5 gün boyunca numarayı kullanabiliyormuşuz o yönden iyiydi. Turkcell ilk göz ağrımdı ilk kullanmaya başladığım zamanlar çok iyiydi. Fakat zamanla ipneleşmeye başladı. Vodafone'a geçmeden önceki son zamanlarda dakika başı normalinden 2-3 katı kontör yemeye başlamıştı.

Ben telefonla çok fazla iletişim kuran birisi de değildim aylık konuşmuşluğum en fazla toplam 1 saat attığım mesaj sayısı da 20'yi bile bulmazdı. Bir de doğru dürüst bir mesaj paketi de yoktu. Zaten Vodafone'a geçmemin sebeplerinden biri de buydu. Avea'ya geçmemin sebebi de artık mesaj olayını çok fazla kullanmamam ve Vodafonu'un bana uygun bir konuşma paketinin olmayışı.

Bakalım avea nasılmış bundan sonraki zamanlarda göreceğim. Aldığım paket heryerde reklamını gördüğümüz aylık 19 Liraya Her yöne 500 dk ve 1000 mesaj ayrıca 1GB internet paketi. Sms paketini her ne kadar çok kullanmasam da yine de arada bir lazım olur :) Eğer kampanyada bir değişiklik söz konusu olmassa 25 yaşını doldurana kadar bu paketi kullanacağım. Daha sonra ise nolur artık Allah bilir. Umarım avea hayırlı olur.

Taslaklarda Boğulmak


Hergün yeni bir konu ve konular gelse de aklımın köşebucaklarına bunları bir türlü gerçekleştiremiyorum. O kadar farklı ve binbir heyecanla yazdığım konu ve konular sığınıp bir köşede kalıveriyor. Bir türlü elim yayınla butonuna gitmek bilmiyor ve herzamanki gibi atıyorum taslaklara. Her blog yazarının yaşadığı gibi bende taslaklardan öteye geçemiyorum. O kadar şevk ve heyecanla araştırıp, düşünüp, uğraşıp yazdığım yazıları taslak olarak kaydediyorum ve bir ara açıp kontrol etmekte fayda var diyorum kendimce.

Sonra açıp baktığımda ise "Ulan ne saçma birşey olmuş" diyorum. Ayrıca taslakların dışında sadece başlığını atıp yazı içeriğini yazmadığım onlarca yazılar da oluyor. Bilgisayar başındayken ne yazsam diye düşünürken aniden bir fikir geliyor aklıma. Tam başlığını yazıyorum bir süre sonra içeriği yazmaktan vazgeçiyorum. Ve onlarda taslaklar çöplüğünde tarihin tozlu sayfalarında yerini alıyor.

Bu zamana kadar taslak olarak kaydettiğim ve daha sonra yayınladığım bir veya iki yazıyı geçmez. Diyorum ya elim bir türlü yayınla butonuna gitmek bilmiyor. Ne zaman bitecek bu eziyet bilemiyorum. Ne zaman oturup adam gibi bir yazı yazmaya başlayıp sonunu getireceğim çok merak ediyorum.

Eve Dönüş

Yaklaşık 3 haftadır 3 haftadan fazla da olabilir İstanbul'daydım yine. Yine dedim çünkü İstanbul ile olan bağımız epeyce bir güçlendi. Ne zaman canım sıkılsa veya önemli bir gelişme olsa hemen kalkıp İstanbula gidiyorum kimselere haber vermeden. Tabi bazı kişiler haberdar oluyor :) Önceki İstanbul gitmelerim ile bu farklıydı biraz. Nedeni annemin gözünden ameliyat olacak olmasıydı. Annem benden birkaç hafta önce gitmişti. Ameliyat tarihi ileri bir tarihteydi.

Ben dershane dolayısı ile gitmeyecektim aslında. Fakat bir süre evde yalnız başına kalınca sıkılmaya başladım ve küçük bir çantaya birkaç eşya doldurup hemen otogara gidip bindim otobüse son durak İstanbul :)

Anlayacağınız yine İstanbul meselesi yüzünden blogumdan ayrı kaldım. Ne zaman şehir dışına çıksam kısa bir süreliğine de olsa açıkçası blogumdan ve yazmaktan biraz soğuyorum. Her dönüşümde de şunları bunları yapacağım diye konuşsamda söylediklerimin hiçbirisini yapmıyorum. O yüzden bu sefer yapamayacağım veya yapmayacağım şeyler için söz vermiyorum. Zamanla neler olacağını birlikte göreceğiz.

2011 Blog Ödülleri Sahiplerini Buldu

Türkiye'nin en iyi blogları dün düzenlenen ödül töreni ile belirlendi. Turkcell sponsorluğunda düzenlenen Turkcell Blog Ödülleri 2011 dün yapılan törenle sahiplerini buldu. 2011 Blog Ödülleri İstanbul'da gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. 2008’den bu yana düzenlenen Blog Ödülleri’nde 15 farklı kategoride en iyi bloglar, internet kullanıcılarının oylarıyla belirlendi. Blog Ödülleri’nde bu yıl hem başvuru hem de oylama rekoru kırıldı. 1.578 blogger’ın başvurduğu yarışmada okurların oy sayısı da 25 bin’i geçti.

Kazananları www.blogodulleri.com adresinden görebilirsiniz.

2011 Bilim Teknoloji ve İnovasyon Gelişmeleri Özeti

2011 2011 yılı boyunca bilim, teknoloji, web, internet ve inovasyon alanlarında birçok önemli gelişme yaşandı. İşte 2011 yılının ay ay önemli olaylarını farklı kaynaklardan derleyerek özet şeklinde paylaştım.

Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum


Amerikalı bir yazar olan Katharine Branning Türk Çayı ve Türkiye hakkında bir kitap yazmış. Kitabın adı "Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum". Kitabını tanıttığı bir konuşmasında Türk çayını ve Türkiye'yi öyle bir güzel anlatmış ki bir yabancının gözünden bir bardak çayımızla ülkemiz ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Türkiye'yi ve Türk insanını bir bardak çaya benzetmiş yazar. Amerika'da Türkiye'nin ve Türk insanın yanlış tanındığını, Türkiye ve Türk insanın Amerikalılara daha doğru bir şekilde anlatmak için böyle bir kitap yazmış.

Amerikalı Yazar Katherine Branning'in Kitap Tanıtımındaki Konuşması :



"Türk çayı için ‘tavşan kanı’ derler. Siyah ya da yeşil değildir, kırmızıdır. Tıpkı, her vatansever Türk’ün damarlarında dolaşan kan gibi… Tıpkı, göklerde gururla dalgalanan bayrakları gibi… Eşsiz güzellikte olan halılarındaki kırmızı yün gibi… Tıpkı, ilkbaharda açan ateş kırmızısı laleler gibi kendisine çok benzeyen bu çay bardağına yansır."

"Türk çayı sıcaktır; Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi… İçinizi ısıtan coşkulu Türk müzikleri gibi… Yemekleri, şehirleri, spor takımları, Türklerin hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi..."

"Türk çayı demlenir. Bir Türk sallama çayı çay saymaz. Karadeniz Bölgesinde yetiştirilen çay, daha sonra Türkişye’nin her yerinde sürekli demlenir. Herzaman servise hazırdır. Türkiye’de 'kahvaltı hazır' demezsiniz; ‘çay kaynadı’ dersiniz. Çay aynı Türkiye gibi bir mozaiktir. Miras, kültür, tarih, gelenek ve bir çok etnik grubun biraraya gelerek kaynaşması gibi… Türk olmak demek, Türkiye Cumhuriyeti ile bütünleşmiş olmak demektir."

"Türk çayı sadedir. Sütle beraber içilmez. Berraktır; tıpkı, bir Türk’ün yüzü gibi… Herzaman anlaşılabilir, bir şey saklamaz, Türklerin komşularına gösterdikleri kalpleri gibi..."

"Türk çayı sürekli içilebilir. Çay keyfinin bitmesine imkan yoktur. Bütün gün boyunca içebilirsiniz. Çayın altı sabahtan akşama kadar herzaman açıktır. Ülkenin dağları, ovaları, doğal güzellikleri ve çalışkan insanları kadar cömerttir." </p>
"Türk çayı, müzik gibidir. Müzik kültürüyle yetişmiş ve bir çok yetenekli müzisyeni barındıran bir ülkedir Türkiye… Pop müzikten folk müziğe, arabeske kadar geniş bir müzik stilleri var. Çayı karıştırırken duyduğunuz melodi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir melodidir. Sanıyorum, Türkiye’nin her bir köşesinde evlerdeki, ofislerdeki, marketlerdeki, feribotlardaki bu sesler biraraya gelse, ülkenin en güzel harmonik melodisini oluşturur."

"Türk çayı, arkadaş canlısıdır. O, hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki, yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa ilk teklif edeceği şeydir çay… Türkler yalnız, tek başlarına iş yapmazlar. Başkalarıyla birlikte olmayı severler. Geniş düzlüklerde aileleri ve hayvanlarıyla sıcak ilişki geliştirebilmiş ataları gibi hayatı başkalarıyla paylaşılarak değerli kılınan bir şey olarak görürler."

"Türk çayı demokratik bir içecektir, herkes içebilir. Demokratiktir; Atatürk’ün izinde kurdukları ve 88 yıldır yaşattıkları devletleri gibi… Türk çayı sadedir, dolaysızdır, kolayca demlenir. Ve bu yönüyle Türklerin hayatı yaşamak için seçtikleri tarzı yansıtır. Çay sade olabilir ama herzaman Türklerin hayat tarzının temelleri olan saygı ve sevgiyle ikram edilir."

"Türk çayının acelesi yoktur; yoğun bir günün ortasında asude ve dingin bir iklime çağırır insanı. Türkiye’ye gittiğinizde öğreneceğiniz ilk ifadelerden biri ‘Sorun Yok’tur. Yavaş yeme hareketinin önemli bir unsurudur çay. Bu yaz Türkiye’de çayı gereğinden biraz daha hızlı içtiğim için birisi tarafından hafifçe azarlandım."

"Türk çayı barışçıldır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin, size ikram edilir. Evlerde ve işyerlerinde ikram edildiğinde, bir barış mesajını da size taşır. 13. yüzyılın büyük sufi şairi Rumi’yi (Mevlana) hatırlatır. Gel tanış olalım; yavaş yavaş bu çayı içer gibi… Gel şu günün hay huyunu bir kenara koyalım; birbirimizi tanıyalım. Gel bir bardak çay paylaşalım. Belki ısınırız onunla ve arkadaşlığımız doğar. Gel hayatı ısıtalım."

"Bunun için kitabımın adını "Evet, Bir Bardak Daha Çay İstiyorum" koydum. Türkiye’nin Ortadoğu’daki barış yapıcı rolü üzerine çok tartışma var. Ben bir siyaset bilimci değilim, ben hikayeler anlatırım. Ama barış dolu bir dünyada yaşamak istiyorum. Bu kitabı yazmaktaki amacım, Türkiye hakkındaki ümidimi Amerikalı kardeşlerimle paylaşmak. Türkiye, bölgenin yükselen bir değeri olarak, bizlere bölgenin rasyonal, entelektüel ve barışçıl yüzünü gösterebilir. Ve daha iyi bir geleceğin inşasında taşıyıcı bir rol üstlenebilir. O halde benimle beraber bir bardak çaya ve iki ülke arasındaki diyaloğa 'Evet' deyin."

Ne Yapmalıyım

Son birkaç haftadır bedenen ve ruhen çok garip bir durum içerisindeyim. Neyi nasıl yapacağımı ne yapmam gerektiğini, ne yapmam gerektiğini sorgulama meşguliyeti içerisindeyim. Hem internet ortamı olsun hem de normal yaşam tarzım olsun sallantılar içerisinde. Ne gibi bir ruh hali içerisindeyim onu da bilmiyorum. Bu yazıyı hangi mantıkla yazıyorum onu da bilmiyorum. Arada böyle takılmalar yaşıyorum ve az çok birşeyler karalayarak kendime geliyorum. Kısacası dinlenmiş oluyorum.

Herhangi olumsuz bir durum olmamasına karşın kendimi çok huzursuz, yorgun ve sıkılgan hissediyorum. Üniversite bittikten sonra son 6-7 aydır arada sırada hep bu tip ruh hallerinde oluyorum. Bunun sebebi çok boş bulunduğumdan heralde. Bu son 6-7 aydır herhangi bir işte çalışmamam ve sabahtan sabaha kadar televizyon, bilgisayar, ders ve türevleri gibi şeylerin arasında kalmamdan olsa gerek. Aslında bir pskiloga gitsem çok iyi olacak. Ama onunda bir faydası olur mu bilemiyorum.

Tam olarak ruhani ve bedeni yapımda neler olduğunu bilmesem de. Bu aralar farklı şeyler yapmaya ihtiyacım var gibi düşünüyorum. Asosyallikten kurtulup sosyal olmayım bence. Ama nasıl olacak onu da bilmiyorum. Neyse çok konuştum en kısa sürede bu durumumdan kurtulup daha iyi bir şekilde buralarda olmalıyım...

Elveda Hotmail ve MSN

İlk tanışmamız 2000'li yılların başlarıydı sanırım. Ben o zamanlar interneti yeni keşif etmeye başlamıştım. Birgün bir internet kafeye gitmiştim. Okuldan samimi olduğum bir arkadaşım da oradaydı. Bir baktım ki msn denilen birşey'de başkalarıyla yazışıyor. Merak tabi ben de hemen dedim bana da açıyoruz. Oturdum bir masaya arkadaşımla bana da bir msn açtık ve hikayemiz böylelikle başladı. Tabi ilk zamanlar e-posta'dan ziyade msn kullanmaya başlamıştım. Hotmail hakkında çok fazla bir bilgim yoktu.

Zamanla iyice alıştım sana. Sensiz günüm olmuyordu. İnternette bu kadar yol kat etmemin sebebi de sen oldun aslında. Bunun için teşekkür ediyorum. Diğer yandan da sana kızgınımda tabi beni öyle bir çektin ki bu internet denilen ilettin içine içinden çıkamaz oldum şimdi. Saatlerimiz, günlerimiz, e-postalarımız, msn yazışmalarımız ve sayamayacağım kadar çok iyi ve kötü anılarımız oldu seninle.

Biliyorum zamanla uzaklaştım senden. Ama yapmak zorundaydım. Bunun bir veya daha fazla nedeni vardı. Birçok msn ve e-posta adresim açtım ama şuan hiçbirisi de aklımda değil. Son olarak açmış olduğum zaferzent@hotmail.com adresimi 3 yılı aşkın süredir kullandım. Ve artık ayrılma vakti geldi. Son zamanlarda aşırı şekilde spam e-postalarla beni uğraştırman en önemli sebebi. Üye olduğum o kadar sosyal medya siteleri ve diğer siteler varki hatırlamıyorum. Ve bunlara hep senin aracılığın ile üye oldum. Şimdi bunları teker teker bulmaya ve düzenlemeye çalışıyorum. Kısacası seni hayatımdan ve internetten çıkarmak istiyorum.

Bana yaşattığın herşey için teşekkür ediyorum. Zaten teşekkür etmenin dışında başka da birşey yapamam. Belki ileride sen düzeldiğin zaman daha iyi bir hale geldiğin zaman tekrar görüşürüz. Bu yazıyı yazarken inan gerçekten çok duyguluyum. Çünkü geçmişe baktığımda gördüğüm şeyler hep senin sayende iyi ve kötü yönde. İkimizin yaşadıklarını her insan yaşamadı ve yaşayamaz biliyorsun. Ve artık bunları silmenin zamanı geldi. Çünkü geçmiş zaman insanı üzmekten başka birşey kazandırmıyor. Her ne kadar iyi de olsa kötü de olsa. Artık bunları bir nebze de olsa unutmanın vakti geldi. Kendine iyi bak. Hoşçakal.

Not : (Eski) kullanmış olduğum e-posta adresim zaferzent@hotmail.com adresimi artık hiçbir şekilde kullanmıyorum. Benimle iletişime geçmek için artık sadece blogumun iletişim sayfasını kullanın.

Son Günlerde

Son bir haftadır son derece nefret ettiğim ve her ne kadar nefret etsem de her yıl olduğu gibi bu yıl da grip hastalığına yakalandım. Grip dediysem öyle böyle bir grip değil. Beni resmen hayattan bezdiren bir grip. Ateş, boğaz ağrısı, burun akıntısı, beden uyuşukluğu ve son olarak öksürük. Heralde saydıklarım neticesinde gripten ziyade daha büyük bir hastalık gibi geldi bana. Yanlış bir tabirde bulunduysam eğer affola.

5 - 6 gündür bu illet hastalıkla savaşmaktayım ve bugün çok şükür biraz düzelebildim. Her ne kadar kötü bir durumda olsamda yapılacak işlerim dolayısıyla ayakta durmaya çalıştım ama blogumla fazla ilgilenemedim. Blogumla ilgilenemedim çünkü o hasta halimde yeni tema yaptım ve bence çok da güzel oldu. Biraz eksiklikler var ama en kısa sürede önemli düzenlemeleri yapıp kullanmaya başlayacağım. Şuan kullandığım ve bundan önceki kullandığım temaları da ücretsiz veya cüzzi bir fiyatla satmayı düşünüyorum.

Kopyala(ma) !

İki yıla yakın blog yazarlığı yapıyorum ve bu zamana kadar blogumda yayınladığım hiçbir yazının kopyalandığına şahit olmadım. Belki olmuştur ama bana rast gelmedi. Ve bugün nasıl tabir edilir bilmem ama ben şerefsiz diye tabir edeyim yazdığım belki de üzerinde günlerce çalışıp ortaya çıkardığım emeklerin aynısının direkt olarak kopyalanıp şahısın bloguna yapıştırdığını gördüm. Ulan pezevenk madem alıyorsun ya yazı altında alıntı yapıp altına kaynak belirteceğim diye yorum yap ya da iletişimden mesaj atıp bildir. İşte böyle ipneler çıkıyor ve insanda yazma, paylaşma iştahı bırakmıyor.

Emek hırsızlığının ne kadar kötü birşey olduğunu hepimiz çok iyi biliriz. Bir yazı yazmak için saatlerce düşünüp herkese faydalı olabilecek birşeyler paylaşmaya çalışırız. Fakat ne yazık ki birkaç tane kendini bilmez dengesiz, ayıptır söylemesi hiçbir boktan anlamayan şahıslar gelir emek verilen işi sadece birkaç dakikada yerle bir eder. Eğer bir insanda birazcık gurur ve onur var ise zaten böyle birşey yapmaz. İnsaniyet namına tüm blog yazarları adına sesleniyorum emeğe ihanet etme, izinsiz kopyala(ma) !

Kendimce bir önlem alıp kısa bir kodla kopyalamayı engellemiştim. Fakat paylaştığım kodların da kopyalanamadığını fark edince kodu tekrar kaldırmak zorunda kaldım. Birkaç tane kendini bilmez için diğer insanlara fayda sağlayacak şeylerden mahrum etmeyeyim diye düşündüm. Eğer alıntı yapacaksanız yazının altına kaynak ve aldığınız yerin yazı adresini belirtin. Bu yazıyı sadece kendim için yazmadım bütün emek veren blog yazarları adına yazdım. Umarım bir nebze de olsa bunu okuyan emek hırsızları anlayış gösterir.

Özgün Olun !

Merhabalar bu yazımda blog yazmada özgünlüğü ve bazı arkadaşların yaptığı hataları gidermek adına bilgi vermek istiyorum. Blog yazma anlayışında çok yanlış anlaşılmalar var. Her önüne gelen blog açıp sırf google’da üst sıralara çıkayım blogumun alexa değeri düşsün, reklam yapayım, para kazanayım ve benzeri şeyler için yazılar yazıyor. Bu blog yazmak bu değildir arkadaşlar.

Hiç kimse blog yazamaz diye bir kaide yok. Herkes blog yazabilir diye bir kaide de yok. Bakıyorum etrafıma onlarca, yüzlerce blog var. Ama çoğunluğu boş. Kusura bakmayın da gerçekten boş yani. Birisi yazmış a şöyle olmuşsa b böyle olmuş falan diye diğeri de ondan almış yapıştırmış paylaşmış. Hepsi  10 ile 15 yaşlarındaki arkadaşlarımız. Herkes için söylemiyorum bunları faydalı, özgün, güzel bilgiler paylaşanlar da var hakkını yemeyelim. Ama üstesinden kalkamayacağınız, beceremeyeceğiniz işlerin de altına girmeyin. Ben blog açmayın veya bir şeyler paylaşmayın demiyorum. Benim asıl anlatmak istediğim. Açın blogunuzu biraz düşünün olmayan ne var insanlara yarar sağlayabilecek neler paylaşabilirim diye bir düşünün. Ondan sonra yazmaya başlayın. Abuk sabuk olsun önemli değil, zamanla kendinizi geliştirirsiniz zaten. O paylaşmış bende onu paylaşacağım mı diyorsunuz. Paylaşın ama farklı bir üslupla, farklı yöntemlerle paylaşın.

Yazılan yazının kısalığı uzunluğu önemli değil. Yazın aklınıza gelenleri yazın kısa veya uzun fark etmez. Ama hemen yayınlamayın kaydedin daha sonra bir bakın yazdığınız yazıya, nerelerde hata yapmışım, neler gereksiz diye bir inceleyin düzeltmeler yapın daha sonra yayınlayın.

Blog yazmak teknik, beceri ve bilgi isteyen bir iştir. Blog yazmak kendi çıkarlarımızı göz önünde tutmak için değil. İnsanların bir şeyler öğrenmesini, kendisini geliştirmesini sağlamaktır blog yazmak. Birisi a+b=5 demiş, biz bunu 5-b = a diye anlatalım. Evet sonuç aynı ama biz farklı bir yoldan yaptık bunu. Dediğim gibi aynı şeyi paylaşacaksanız farklı yol ve yordamları kullanın. Bu hem sizin yararınıza hem de diğer insanların yararına olacaktır. Aynı şeyin tıpa tıp aynısını paylaşmak ne kazandırır bize hiçbir şey.

Mesela ben bu yazıyı özenerek bezenerek veya bir yerlerden alıntı yaparak paylaşmadım. Özgün bir üslupla gördüklerimi yapılan yanlışları düzeltmek ve blog yazma hususunda bilgilenmeniz için içimden ne geldiyse onları yazdım. Hatalar yapmış olabilirim veya asıl anlatmak istediklerimi anlatamamış da olabilirim ama kendim yazdım.

Kısacası özgün olun, kendiniz olun, biri intihar etmiş diye siz de intihar etmeyin. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Tam olarak aklımdan geçenleri anlatamasamda yine de bir şeyler karaladım işte.

Google ve Diğer Bağlantılı Hesapları Silme

Merhaba arkadaşlar son zamanlarda internette ve sosyal ağlarda bulunan kullanmadığım hesapları silmeye karar verdim. Birçok kullanmadığım gereksiz yere açmış olduğum hesapları sildim. Bunlardan bir diğeri de google ve bağlı bulunan hesaplar oldu. Fakat bir türlü google ve bağlı olan hesapları silmeyi bulamamıştım. Bugün uzun uğraşlar sonucu bunu da buldum ve bilmeyenler için anlatmaya karar verdim.

İlk olarak gmail veya google hesabımızla giriş yapıyoruz. Giriş işlemini ister gmail’den ister blogger’dan isterseniz de Google Hesapları giriş panelinden yapabilirsiniz. Ama en mantıklı olanı https://www.google.com/accounts/Login  adresinden yani Google Hesapları giriş sayfasından yapmak olacaktır.

Giriş işlemini yaptıktan sonra Hesabım bölümüne geliyoruz yani şu adrese https://www.google.com/accounts/ManageAccount . Buraya geldikten sonra sol alt tarafta bulunan Ürünlerim – Düzenle diye bir bölüm var. Düzenle’ye tıklıyoruz. Tıkladıktan sonra şu https://www.google.com/accounts/EditServices adrese gelmiş olmamız gerekiyor. Burda kullandığımız uygulamalara göre değişiklik gösterebilir. Fakat bizim için önemli olan Hesabı Sil olacaktır gerisi bizi ilgilendirmez.

Hesabımızı ve tüm bağlantılı hesapları kökten silmek için Hesabı kapat ve hesapla ilişkili tüm hizmetleri ve bilgileri sil</span> linkini tıklıyoruz. Tabi hesabımız hemen silinmiyor. Bize seçenekler sunan bir sayfa karşımıza çıkıyor. Blogger, Adsense, iGoogle, Youtube vs. Hepsini silmek için hepsini seçiyoruz. Şifremizi giriyoruz. Onaylama kutularını işaretleyip Google Hesabını Sil butonunu tıklıyoruz. Google ve diğer bağlantılı hesaplarımız böylece silinmiş oluyor.

YBB Tema v1 Beta

Merhabalar bir haftadır bloguma yazılar eklemiyordum. Nedeni ise temadan sıkılıp yeni bir tema yapmak istememdi. Uzun ve yorucu bir süreden sonra yeni temayı nihayetinde bitirdim. Tam istediğim bir temaya kavuştum diyebilirim. Eksiklikler veya hatalar olabilir. En kısa sürede gidermeye çalışacağım. Temada gri tonları ağırlıklı, sade ve rahat bir kullanıma sahip olmasını istedim. Çok fazla atraksiyon yapmadım. Temanın ismi YBB nerden aklıma geldi bende bilmiyorum. Ama güzel isim oldu.

Temayı bitirir bitirmez çok isteyen oldu fakat şu an için malesef bu isteğinizi gerçekleştiremeyeceğim. İleride sıkılıp tekrar tema yaparsam o zaman bu isteğinizi yerine getirebilirim.

Yeni tema birçok yenilikleri de beraberinde getirecek. Her tema değiştirdiğimde söylediğim çok daha faydalı yazılar olacak vs gibi cümleler bu sefer gerçek olacak. Konuları biraz daha genişleteceğim. Programlama ve tasarıma dair yazılar yazacağım. Bunlar daha ön planda olacak. Ayrıca eskisi gibi gereksiz yazılar yazmamayı umuyorum. Programlamaya dair Css, Php olacak. Ayrıca Delphi'ye dair de yazılar yazmayı da düşünüyorum. Tasarım konusunda photoshop ile ilgili yazılar yazacağım. Umarım zaman ve şartlar uygun olur ve ben de hep kafamdan tasarladıklarımı gerçekleştirebilirim. Yeni temanın uğur getirmesi dileğiyle...

Blogumu Yeni Alan Adıma Yönlendirdim

İlk başlarda zaferzent.blogspot.com blogger'ın ücretsiz alan adını alarak blog yazmaya başlamıştım. Daha sonra bundan yaklaşık 2 - 3 ay önce isimtescil.net hesabımda daha önceden almış olduğum alan adları ücretlerinden 4 TL'lik kredim arttığını fark edip, bu artan krediyle zaferzent.tk alan adını alıp blogumu bu adrese yönlendirmiştim. Yani sırf bedava diye aldım bu alan adını. Aslında tam olarak bedava da denilmez yine benim cebimden çıktı parası. Neyse bu alan adı pek hoşuma gitmedi, bir türlü ısınamamıştım. Yaklaşık 15 - 20 gün sonra .com uzantılı yeni bir alan adı aldım. Fakat başka bir amaç için almıştım bu alan adını. Uzun zamandır boş bir halde öylece duruyordu. Neyse bugün boş duracağına en iyisi bu alan adıma blogumu yönlendireyim dedim ve blogumu .com uzantılı alan adına yönlendirdim. Hayırlı ve uğurlu olması dileğiyle.

Fifa 2011 Klavye ve Joystick Ayarları

Herkesin çok sık karşılatığı fifa 2011 tuş ayarları sorunu. Çözünürlük ayarlarken veya joystick(kol) takılıp çıkarıldığı zaman tuş ayarları bozuluyor. Bende bu sorunun üzerine faydalı olması nedeniyle klavye ve joystick ayarları nasıl yapılır onu paylaşmak istedim. Resimleri büyültmek için üzerine tıklayın.

Klavye Ayarları
Fifa 2011 Klavye Ayarları

Joystick(Kol) Ayarları

Fifa 2011 Joystick Kol Ayarları

Değişim

Yine yeniden blogumun temasını değiştirdim. Dün gece sabah 4.30'a kadar yeni temaya uğraştım orjinal temayı %70 değiştirdim diyebilirim. Huyum kurusun işte :) Bir tema bulurum o kadar uğraşırım üzerinde fakat kullanmam. Ama bu temayı tam istediğim kıvama getirdim. Heralde 2 – 3 yıl ölmezsem eğer bu temayı kullanacağım. Bu temayı paylaşmayacağım ve bencillik edip ismini de ermeyeceğim. Çünkü bana özgün olmasını istiyorum. Çok isteyen arar bulur. Çokta tın yani :) Neyse çok uzattım yeni tema bloguma ve bana hayırlı olsun :)

Blogumla Geride Kalan 1 Yıl

Aslında bu yazıyı dün yazmam gerekiyordu. Fakat iş-güç, okul yorgunluğu derken ancak bugün yazabiliyorum. Blogumla 1 yılı geride bıraktım. İyisiyle, kötüsüyle yazdığım zamanlarla, yazamadığım zamanlarla 1 yıl geçti gitti. Zaman ne de çabuk geçiyor. Geçen zaman diliminde bazen teknoloji ve internet dünyasından, bazen kendimden, bazen de saçma sapan şeyler yazdım iste. Ama her ne kadar ben yazmayı beceremesemde yazmaktan, birşeyler paylaşmaktan keyif alıyorum. Ve öyle böyle derken zaferzent.blogspot.com 2 yaşına ayak bastı. Eğer ölmezsek :) daha özgün daha kaliteli ve güzel paylaşımlar dileğiyle. Nice yıllara benle bloguma :)

2010 Bilim Teknoloji ve Web Gelişmeleri Özeti

2010 2010 yılı boyunca bilim, teknoloji, internet ve web alanında yaşanan bazı diğer genel gelişmelerin özeti olacak şekilde yılın her ayına dair dikkat çeken olayları içerecektir. Bu yıl, web alanında sosyal medya platformlarının yükselişi, bulut teknolojilerindeki gelişmeler ve yeni web standartlarının ortaya çıkışıyla dikkat çekti.

İnternet bitecek mi?

Okyanus altından geçen kabloların yakın zamanda tam kapasiteye ulaşacağı söyleniyor. Kıtalar arasında internet erişimini sağlayan okyanus altı kabloların gün geçtikçe kapasitesi dolma sınırına yaklaşıyor. Yapılan bir araştırmaya göre atlas okyanusu altından geçen kablolar 2014 yılında tam kapasiteye ulaşacak ve artık internetin yetmez hale gelecek. Bu konu üzerine hazırlıklar yapılmak üzere. Ama resmi imza atılması ve yeni kabloların okyanus altına döşenmesi 1 yılı aşkın bir süreyi kapsayacak. Pasifik okyanusu altında ise böyle bir sorun şuan için yok. Yeni kablo hattı döşenmiş durumda. İnternetin biteceği ne kadar doğru bilinmez ama zamanla her şey belli olacak.

Yeni Bir Tema

Yeni yaşıma yeni bir temayla girmek istedim. Bu yüzden de yaklaşık 10 gündür bloguma yeni bir tema arayışı içerisindeydim. Yirmiye yakın tema düzenledim, denedim fakat hiçbiri de tam istediğim gibi olmadı. Tam tema değiştirmekten vazgeçecektim ki dün akşam saat 21-22 sularında Seval hanımın daha önce kullanmış olduğu BM adlı temayı buldum. Tema o kadar karışıktı ki sanki kodlarının her biri bir tarafa savrulmuştu. Bugün sabah 5'e kadar bu temayı düzenlemeye çalıştım ve istediğim bir görünüme kavuşturdum. Yorucu ama güzel bir tema oldu. Umarım yeni tema yeni yaşımda ve bundan sonraki blog hayatımda bana uğurlu gelir. Hayırlı olması dileğiyle.

20 Yıl Sonraki Haliniz

Bir site buldum acayip bir şey. Fotoğrafı yüklüyorsunuz ve 20 yıl sonra nasıl bir halde olduğunuzu görüyorsunuz. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem tabi.

Kullanımı : www.in20years.com sitesine giriyorsunuz. Daha sonra sonra cinsiyet, yaş ve uyuşturucu bağımlısı olup olunmadığını seçiyorsunuz, fotoğrafı yüklüyorsunuz 20 yıl sonraki haliniz karşınızda :)

Merhaba Dünya

Merhaba dünya değil de, merhaba blog dünyası demek daha yerinde olurdu sanırım. Bir kaç defalık blog açma ve yazma denemelerimden(zaferzent.com.tr, zaferzent.com gibi) sonra artık blogger/blogspot ücretsiz blog platformunu kullanarak devam edeceğim.

Bugünün tarihi itibari ile zaferzent.blogspot.com adresinde havadan sudan, çeşitli kod paylaşımları, teknoloji ile alakalı içerikler ve çeşitli web öğreticileri paylaşabilirim.

25 Mart Perşembe

Gece 4 gibi yatıp öğleden önce dersim olmadığı için saat 11 gibi uyandım. Uykulu bir şekilde kahvaltı yaptım. Kahvaltıdan sonra direk pc başına oturdum ve hemen twitter'ı açtım, kim ne yapmış diye baktım. Biraz da facebookta zaman harcadıktan sonra slow müzik dinleyerek photoshopta birşeyler yapmaya çalıştım. Okul saati geldi. Uyuz bir şekilde okura gitmek üzere yola koyuldum. İlk 2 saat Tarih dersi vardı. Kendini bilmezin biri hocaya ödev olduğunu hatırlattı. Ödevi yapmıştım fakat herkes gibi çalışmamıştım. Hocadan bir ton azar işittik. Hoca da kıl oldu tabi vize de tüm kitaptan sorumlu olduğumuzu söyledi. Daha sonra Türk Dili dersimiz vardı. Değerli hocamız :D (biraz yağ çekiyim) Sözlü Kompozisyon Türleri konusunu anlattı derken okul zamanı bitti. Saat 17 gibi eve geldim. Akşam yemeği yedim. Yine her zamanki gibi pc başına oturdum. Pc'de zaman öldürtükten sonra sevgili arkadaşım Muhammedle holta attık ve bugün son buldu.

Rastgele Yazılar

Bağlantılar